Çocuk ve Evcil Hayvan

ÇOCUK VE EVCİL HAYVAN

Yapılan pek çok araştırmalara göre; kişilik gelişimi için çocukluk yıllarının, özellikle 0-6 yaş döneminin oldukça önemli bir yere sahip olduğu farklı açılardan değerlendiren pek çok kuram ve kuramcı tarafından bahsedilmektedir. Gelişimi sadece fiziksel veya ruhsal olarak değerlendirmek aslında biraz eksik olacaktır. Gözle görülür değişimi fiziksel boyutta fark ediyor olsak da, aslında gelişimi fiziksel, duygusal, psiko-sosyal ve ruhsal alt boyutlarıyla ele alıp değerlendirmek daha doğru olacaktır. Gelişim aynı zamanda bir süreçtir, anne karnında başlayıp ölüme kadar uzanan bireyin hayatındaki değişimler bütünüdür. Bu süreçlerin daha rahat anlaşılması ve araştırılması için ortak özellikleri ve yaş aralıkları açısından gelişim dönemlerine ayrılmaktadır. Genel bir ifade ile söyleyecek olursak çocuk gelişimi; 0-2 yaş bebeklik dönemi, 3-6 yaş ilk çocukluk/okul öncesi, 7-12 yaş orta çocukluk/okul dönemi olarak 3 ana döneme ayrılmaktadır. Ortalama 13-17 yaş aralığı ise ergenlik dönemini ifade ettiğini söylemek mümkündür.
Çocuk için hayatındaki herkes değerlidir; ancak en çok önem taşıyanlar, birlikte düzenli ve etkili vakit geçirdiği ve ihtiyaçlarını karşıladığı kişilerdir. Bu durum özellikle bebeklik döneminde daha belirgin olarak karşımıza çıkmaktadır. 0-3 yaş dönemi, gelişimin en yoğun olarak gerçekleştiği dönem olarak değerlendirilmektedir. Çevreyle etkileşim halinde olan ve çevreye ihtiyaç duyan, ihtiyaçlarının karşılanmasını beklendiği bir dönem olarak tanımlanabilir. Sadece fiziksel ihtiyaçlar değil duygusal ve ruhsal ihtiyaçların da –örneğin, güvende hissetme- karşılanması oldukça önemlidir. Yaşamın ilk yıllarında temel bakımveren -bu kişi anne de olabilir ya da anne yerine bebeğin temel ihtiyaçlarını gideren bir bakıcı da- ile güvenli bağlanma kuran bebeklerin diğer insanlarla daha kolay iletişime geçtiği ve ebeveynleri ile daha uyumlu olduklarından bahsedilebilir.
İlk çocukluk döneminde, çocuk kendi benliğinden farklı olarak topluma dönük bir benliğin olduğunu keşfeder ve büyük bir merak içinde sorarak öğrenmek ister. Çevresinden ve diğer insanlardan farklı olduğunu gören çocuk, kendi kişiliğini geliştirmek adına çeşitli denemeler yapmaya başlar. Ebeveynleri tarafından sağlanan güven ve bağımsızlık sınırları içerisinde kendisini ve çevresini keşfeder. Burada önemli olan anne-babanın çocuğa yönelik davranış ve tutumlarıdır. Çocuk seçim yapma becerisi kazanırken, yanlış ebeveyn tutumları nedeniyle bağımsızlık duygusunu kaybedebilir. Sağlıklı bir kişilik gelişimi açısından merak eden ve sürekli keşfetme isteği olan çocuğa yeterli bir özgür alan ve uygun ortamın sağlanması gereklidir.
Okul dönemine geçen çocuklarda, hem beden hem de zihinsel olarak gözle görülür değişimler olduğunu söylemek mümkündür. Düşünce biçimi; ilk çocukluk döneminde dürtülere bağlı iken, bu dönemde gerçeklik ilkesine bağlı olarak değişime uğramaktadır. Çocuksu dürtüler ve yönelimler yerini yeni şeyler öğrenme ve özdeşimler yapmaya bırakır. Bir başka deyişle, daha kontrollü olarak dışa vurulan duygular, olgunlaşmaya başlayan benlik gibi kavramlar bu dönemde karşımıza çıkmaktadır.
İlkokul çağındaki çocuğun bilişsel yetenekleri oldukça hızlı gelişmektedir. Somut olarak düşünme becerilerine sahiptirler ve yaşadıkları deneyimler sayesinde –somutlaştırarak- mantık yürütebilirler. Bu akıl yürütme işlem öncesi döneme göre daha kapsamlı ve geniştir.
Çocukluğun ilk dönemlerinde, çocuk yanlış-doğru ya da iyi-kötü ayrımını kendi dürtüsel doyumlarının sonuçlarına göre değerlendirir ve kafasında ona göre bir kodlama yapar: ‘beni rahatlattı demek ki bu iyi birşey./ Canımı acıttı, bu kötü.’ şeklinde. Zaman içinde, büyüdükçe çevrenin etkisiyle kavramları anne-baba tutumlarını da ayırt ederek değerlendirip ona göre kafalarında yeniden düzenlerler.
Yukardaki bilgilerden yola çıkarak; gelişimi doğumdan ölüme kadar olan bireydeki değişimler olarak tanımlayabiliriz. Bireyi birey yapan en önemli özelliklerden biri olan kişiliğin gelişimi de oldukça önemli bir yere sahiptir. Temel ihtiyaçlarını toplumla çatışmadan doyuma ulaştıran kişilerin psikolojik olarak daha sağlıklı bireyler olacağını söylemek mümkündür. İnsan sosyal bir varlıktır ve yaşamının ilk yıllarından itibaren çevresiyle etkileşim içindedir. Sağlıklı bir gelişim için sağlıklı bir sosyalleşme ortamının olması oldukça önemlidir.
Albert ve Bulcorft tarafından yapılmış araştırmaya göre, evcil hayvanların şehirli ailelerin bir parçası olduğunu ve aynı zamanda bireyin hayatında duygusal/psikolojik bir öneme sahip oldukları söylenebilmektedir (akt. Karameşe,2014). Birey ile evcil hayvan arasındaki yakın duygusal ilişkiyi Schaffer (2009) bağlanma olarak nitelendirmiş olup; evcil hayvanın huzur, güven ve sevgi duygularını bireye hissettirerek psikolojik fayda sağladığını belirtmiştir (akt. Karameşe, 2014).
Peki gerçek hayatta neler oluyor diye sorduğumuzda kendimize, cevaplarımız nasıl oluyor?
Her zaman yazılan, çizilen veya anlatılanlar gibi sıralı şekilde gelişemeyebiliyor olaylar. Hayvanlarla büyüyen çocuklar ile aksini karşılaştırdığımızda neler söyleyebiliriz?
Araştırmalar, hayvanlarla büyüyen çocuklar ve gelişim düzeyleri diğer karşılaştırmalara göre hep bir nebze önden gittiğini gösteriyor. Burada bence tecrübe ve deneyimlerimizin de önemli olduğunu düşünüyorum. Çocuklara aşılanan hayvan sevgisi, onların daha ilgili ve sosyal iletişimleri kuvvetli birey olma temellerini atıyor. Çocuğun hayvanları sevmesi, onlarla ilgilenmesi çocukta yalnızca sorumluluk duygusunu geliştirmiyor, aynı zamanda kendini zayıf hissettiği alanlarda da beceriler kazanmasını sağlıyor. Biliyoruz ki; küçük yaşlarda geliştirilen sorumluluk duygusu, empati yapabilme yeteneği, nazik ve düşünceli davranışlar sergileme, düzenli olma gibi özelliklerin kişilik oluşturma ve onu geliştirme de ve ileriki yetişkinlik dönemine daha özgüvenli bireyler haline gelme de oldukça önemli bir etkiye sahip. Ayrıca, hayvanla büyüyen çocuk paylaşmayı da güçlükler karşısında dik durabilmeyi de öğreniyorlar. Empati yapabilmeleri, kendilerini bir başkasının yerine koyup da bencilce davranmaları da en aza inmiş oluyor. Sosyalleşme açısından da etkili bir süreç başlamış oluyor. Evcil hayvan ile büyüyen çocuklar iletişime daha açık ve daha sosyal bir yaşantıya sahip olduklarını gözlemliyoruz. Buna ek olarak; alerji olma ihtimalleri düşüyor, bağışıklık sistemleri kuvvetleniyor ve hastalıklara yakalanma olasılıkları azalıyor.
Küçüklükten beri evcil hayvanla yaşayan çocuk, aslında fark etmeden ileriki yaşantısında kuracağı ilişkilerde nasıl davranacağını, düşüneceğini, yorum yapacağını veya kararlar alacağının alt yapısını oluşturuyor aslında. İletişim becerilerini kazanırken pek çok davranış örüntüleri de gelişiyor aynı zamanda. Sorumluluk duygusu gelişiyor, karşındakini anlama yeteneği artıyor, problem çözme becerilerinin farkına varıyor, zorluklarla karşılaştığında hemen geri çekilmiyor, bence en önemlisi paylaşmayı bilen sevgi dolu bir kişilik geliştiriyor. Sosyal bir canlı olarak hem bizler hem de hayvanlar için iletişim olmazsa olmazımız. İnsan veya hayvan olsun karşımızdakiyle kurduğumuz iletişim sosyalleşme ve kendimizi var etme açısından oldukça önemli. Sağlıklı iletişimin temellerini de birbirimizi anlamak, hoşgörülü davranmak ve sevgi dilini kullanmak oluşturuyor diye düşünüyorum.

    Uzm. Psk. Aylin Eke

4P1K Dergisi 1/3 (2018): 46-47

Yorum bırakın